TAŞRA FISILTILARI (devam ediyor)
Taşraya yolculuklarım sırasında yeniden, dışarıdan bir göz olarak ona bakmayı,
saklı sırlarını duyabilmeyi deniyorum. Orada hâlâ, toprak, çimen, kirletilmemiş gıda ve daha sağlıklı yaşam bulunacağı ümidini taşırım. Sezgilerimin beni götürdüğü yerlerde;
doğal afetlerle yıpranan, paragöz müteahhitler eliyle betonlaşan, göç veren,
ilgisizlikten ve imkansızlıktan dağılan bir taşra ile karşılaştım. Ona yaklaştıkça da
benden uzaklaşan, gittikçe muhafazakarlaşan, terkedilmişliğin acısıyla yabancılaşan yarı mistik bir taşra… Orada hissettiklerim çoğunlukla, içsel gerekçelerle beslenen, bir tür “taşra sıkıntısı”na yol açtı. Taşra şimdilerde çocuksu sevinçlerden uzak, sessiz… Arka bahçelerine, dağ yamaçlarına uzanır, sokaklarına kulak verirseniz, duyabileceğiniz fısıltılar ve doğanın çağrısı hep var.
WHISPERS FROM THE COUNTRYSIDE (ongoing project)
In my journeys to the countryside, I try to glance from outside to hear its hidden secrets. I still hope to find grass, dirt, unpolluted food and healthier life. But in return, I faced a countryside torn apart by money-grubber contractors and construction companies, emigration, indifference and poverty. A semi-mystic countryside that country puts distance when I approach, getting conservative and alienated by the pain of desolateness. The countryside nowadays is far from childish joy, remaining silent. But if you are willing to listen, there always exist the whispers and call of nature when you step through backyards, mountainsides and streets.





























